27 Mayıs 2009 Çarşamba

Rain.


Küçük yağmur damlaları şemsiyenin üstüne düşerken,
ben en tatlı rüyalara uyanıyorum.
Sen ıslanadur.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

RainBow.


Mutlu bir melodi duyuldu rüzgarın sesinden, hoş tınılı.
O sabah carmen kırmızıları donatmıştı genç kadının odasını.
Uyku kokulu yatağından ağır ağır kalktı.
Kocaman kupasına neşe doldurdu ilk iş.
Yudumladıkça rüzgar sesini arttırdı.
Üstünden yalanları çıkardı dürüstlük giyindi.
Aynadaki yansımasına bakmadı bu gün.
Ne gerek vardı?
Çantasını takıp sırtına, çıktı yola.
Biraz yürüdü rüzgarın şarkısıyla.
Yıllarca dinlese bıkmazdı.
"Ay'ın sesinden çok daha güzel hem..." diye geçirdi içinden.
Renkler selam verdi başlarıyla.
Genç kadın nazikçe topuklarını çarparak eğildi önlerinde.
Köşeden bir otobüse bindi.
"Huzur'dan geçer mi?"
Şoför ve tüm çikolata yolcular
"Geçer.."dedi hep bir ağızdan.
Renklere ıslık çaldı.
Nazik bir hanımın bunu yapmaması gerektiğinin farkındaydı.
Yanına çağırdı onları.
Huzur'da indiler.
Ve oraya yerleşmeye karar verdiler.
Çantasına topladı, rüzgarın sesini, neşe kupasını, carmen kırmızılarını..
Griden eser olmayan bu yerde, genç kız renkleriyle güvende. ***

Ukala + terbiyesiz


Ukalanın tekiyim ben !
Terbiyemse hergün sınırlarını zorlamakta illegalliğin birebir örneği düzenin.
Bacak bacak üstüne atar, sigaramı ateşlerim.
Dumanı o şaşkın suratına üfler,
Sadece mevkine olan saygımdan bahsederim.
Anlamakta güçlük çekeceğine ne şüphe,
Kaybolduğun ego havuzunda yüzünü bile göremezken.
Eski Türk filmlerindeki gururlu ve fakir genç repliğini değiştireceğim.
And içtim.
Ukala ve terbiyesiz olmalı o replik,
Oyuncular sen ve ben isek.
3-2-1 Motor ! diye bağırır elbet Tanrı.
O zaman,
Bacak bacak üstüne atar, sigaramı ateşlerim, sevdiğin gibi.
Dumanı şaşkın suratına üfler,
sadece mevkime olan saygını göstermeni beklerim.

19 Mayıs 2009 Salı

Sadece...


Akacak bir göz yaşı damlası daha kalmadığında,
Sadece göçebeliğin güçsüzlüğünü anlamlandırıp,
Tüm odaları reddedersin.
Perdeleri yerlere inen,
Işığın zerre parçasını bulundurmayan karanlık yerinde,
Sadece senin olan o yerde,
vücutta,
Sessizce saklanırsın.
Yardımları geri çevirir,
Varlığını unutturana kadar orada kalır,
Sadece beklersin.
Gözlerini kapatırsın,
Önüne geçenlere, ardından gelenlere.
Kulakların duyduğu son yalanın ardından sağırlığa gömülmüştür çoktan.
Huzurun yanı başında,
Sorumluluklardan çok uzakta,
Sadece anını önemseyen tek insan olup,
Varlığını yokluğuna katarsın.
Söyle bana, kalır mı o zaman gittiğin yerlerin,
Gördüğün yüzlerin,
Yalan söyleyen zihinlerin,
Aşağılayan gözlerin önemi?

15 Mayıs 2009 Cuma

Mükemmel embesiller ve şorola

Aman Tanrım..!
Bacaklarımı hissetmiyorum.
Buzda cebelleşme sporuna dahil olduk bu gün.
Board'a tutunmaktan başka bir şey yapmadım, hoş.
Bir hokeyciyle tanıştık ayrıca, o olmasa board'a köle kalacaktım.
Ne zor işmiş yahu.
İzlemeyi hiç bir şeye değişmem azizim.
Ne gerek var baş göt dağıtmaya?
Ama fena hırs yaptım, öğrenicem bu işi.
Bir de video hazırlamışızki abaaoov.
İzleyenler kolay diyor tabi, bir de buzun üstüne çıkarın o kolay diyenleri.
Uzun süreli raf ömrü sayesinde hafızalarsan zor silinir o anlar..
Darbe alıp harddisk i yakacaksın, anca öyle.
Mükemmel embesiller, şorolalarını pek severler.
Hadi gömdüm, pek yorgunum.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

En tuhafından.



I had a friend many years ago
One tragic night she died
The saddest time of my life
For weeks and weeks i cried


Bir gün biri gelir...
Ellerini kocaman açar sana...
Yumar gözlerini şirince..
O an dersin ona, "şirinlik abidesi..."
Ne tuhaf bir gündü bu gün...
Karton çalma derdine depo kapısının üstünde asılı kaldım önce..
Ardından dudağım patladı sağolsun sarılma çabasındaki Areçe...
Asker amcalar ıslattı sonra bahçe sulama bahanesiyle.
Birini deffettim sonra hayatımdan, haketmişti gerçi çoktan.
Tüm bu hafif mahroş anların önemi kayboldu büyük bir şokla.
Bazen dersiniz, işte dost budur.
Uğruna yazılar yazar, kalbinizde büyük bir oda açarsınız ona.
Buyuredersiniz... "Dilediğin gibi kullan.."
Sonra bir gün, bir bakmışsınız,
ne duvar kalmış o oda da güven yoksunluğunda,
Ne de sadakat.
Gözyaşlarınızı görmeye can atanlar tutar karşılıklı iki ayna.
Arasına atlarsınız sizde.
O zaman görürsünüz sırtınızdaki binlerce bıçağı.
Peki şimdi ne yapmalı o büyük odayı?
Atsan atılmaz, satsan satılmaz.
En iyisi kül etmektir herşeyi.
Bende bunu yapıyorum.
14 yıllık bir odayı yakıp kül ediyorum..
Yazık...

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Rain. Sun. Gone.


Yeşil göl pembeye dönüştüğünde, gökyüzü ayaklarınızı kavrar maviliğinde...
Sanki güneş sadece sizin için doğuyordur, karanlıkları yenerek.
Arada yağmurludur hava ama güneş oradayken, siz yağmuru da seversiniz.

Ardından rüzgarlar eser boylu boyunca...
Dallarınız sallanır belki, ama kökleriniz hala toprağa delicesine aşıktır...
Yüzüne son bir defa bakarsınız tutkuyla, şehveti susturur nefrete oynarsınız bahsi.
Küçük bir mimik, önemsiz bir hareket buzullar oluşturur aranızda.
Ama siz hala inatla, aynı şarkıları dinler, aynı yerlerde gezer, devir-daime adarsınız minik kalbinizi.
Bir gün durucak, buzullar oluşucak ve ateş sonsuza kadar susucak...
Bugün o gündür belki, kim bilir?

7 Mayıs 2009 Perşembe

Red red wine..


Kırmızı şarap gibi çağlarken gözlerin,
Nasıl olup da hala içmeden sana bakabiliyorum, bilmiyorum...
Bir şarap var şimdi, biranın tadından yoksun.
Bir de milyonlarca yıldız barından gözlerin...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Kızılaydır ki, öyle bir yer.


Kızılaydır ki, öyle bir yer...
Her gün yeni yüzler, binbir tipler...
Ne malzeme barındırır o güzelim yerleşke...
Bugün gittik o güzelliğe...(!)
Yurdum teyzesi mükemmel türkçesiyle büyüledi bizleri..
"yoğh moğh diyollaa..." (derler canım teyzem, demezler mi hiç?)

Yol boyunca döndü de bu espri..
Bir elinde sigarası, diğer elinde ayakkabı boyası sandığı amcamızsa
"İki şık şık bir tık" diye tabir eder kızlarımızın yürüyüşünü...

Ne güzeldir insan çeşitliliği, ah ulen ah...
Başka nerde var bu kadar marjinal adam, söyleyin oraya da gidelim...

Not: Üstüne üstlük şile bezi uğruna, bir pasaja iki defa farklı kapılardan girip deja vu olabilirsiniz... aman dikkat, rezil durumuna düşmeyin, biz ettik siz eylemeyin
...

Onu, bunu, seni.. herşeyi istiyorum.



Espadril arıyorum yana yakına... (Güzelliklere geç kalmışız azizim...)
Alıcaksın bir kaç tane,
Boyayacaksın bir de güzel..
Var mıdır daha misi?